“Moss’un çağımızın en iyi romancılarından biri olduğunun kanıtı… Baş döndürücü bir karışım; yaratıcı, zekice ve özgün.”—The Independent"Işık insanı kör eder; ateşin başında toplandığınızda çoğu şeyi ıskalarsınız."İngiltere’nin kuzeyinde, şehir keşmekeşinden uzak ama medeniyetin kıyısındaki ormanlık Northumberland’da yaz aylarının ortasıdır. On yedi yaşındaki Silvie, annesi ve babasıyla birlikte bir arkeoloji profesörünün, bölgenin karanlık tarihindeki kurban törenlerini incelemek üzere öğrencileriyle kurduğu kampa katılır. Yalnızca Demir Çağı’nın sunduğu imkânlarla yaşayarak ilkel yaşamı tecrübe ettikleri bu kampta Silvie profesörün öğrencileriyle birlikte yepyeni özgürlükleri keşfederken baskıcı babasıyla ilişkileri günbegün bozulur ve geçmişin ürkütücü ayinleri hayatlarına nüfuz etmeye başlar.Sarah Moss, hem efsanevi ve tarihsel hem de çarpıcı derecede güncel bu romanıyla, okurlara atalarımızın “ilkel aklı”ndan ne kadar uzağa gidebildiğimizi sorgulatıyor.
Hikâyede ormanda, izole bir şekilde bölgenin tarihindeki ilkel yaşamı tecrübe etmek adına birlikte kamp yapan iki grubun Demir Çağı’nın imkânlarıyla yaşamı deneyimlemelerini sağlamak, ve yazar kötü ebeveynlik, cinsiyet, özgürlüğün keşfi, ilkelliği deneyimleme, merakın sınırlarının keşfedilmesi gibi konuları işleyerek okurlara atalarımızın “ilkel aklı”ndan ne kadar uzağa gidebildiğimizi sorgulatıyor.
Bu yıl ki en iyi okumalarımdan biri. Çok farklı yazılmış ve fazlasıyla ilgi çekici ilerleyen bir hikaye.
Britanyalıların Demir Çağ’daki yaşam formlarını deneyimsel arkeoloji metoduyla öğrenmek için bir araya gelen bir grup insan, Ingilizlerin atalarının eskiden yaşadıkları gibi yemeli, içmeli ve yaşamalıdırlar. Sylvie, anne-babası, bir profesör ve üç öğrencisiyle ilkel yaşamı en sade haliyle tecrübe etmeye çalışıyor. Ataerkillik ve gelenekselciliğin her zaman güvenilir olmadığı, bazen yıkıcı ve kırıcı olduğuna dikkat çekiyor yazar. Rausseau’nun ödev ahlakında açıkladığı gibi ‘Güç maddesel bir şeydir. Bundan nasıl bir ahlak çıkabilir, bilmem.
Ayrıca öğrencilerden biri olan Moll karakteriyle empati, yardımlaşma ve dayanışma duygularını harekete geçiriyor.
Sarah Moss’un kaleminin gücüne hayran kaldım. Çoğu satırda yüreğim burkularak ve şaşkınlık içerisinde sonlandı kitap. İlk okuduğum kitabı ve tarzını çok beğendim.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Hikâyede ormanda, izole bir şekilde bölgenin tarihindeki ilkel yaşamı tecrübe etmek adına birlikte kamp yapan iki grubun Demir Çağı’nın imkânlarıyla yaşamı deneyimlemelerini sağlamak, ve yazar kötü ebeveynlik, cinsiyet, özgürlüğün keşfi, ilkelliği deneyimleme, merakın sınırlarının keşfedilmesi gibi konuları işleyerek okurlara atalarımızın “ilkel aklı”ndan ne kadar uzağa gidebildiğimizi sorgulatıyor.
Bir çırpıda okuyabileceginiz akıcı bir roman.
Bu yıl ki en iyi okumalarımdan biri. Çok farklı yazılmış ve fazlasıyla ilgi çekici ilerleyen bir hikaye.
Britanyalıların Demir Çağ’daki yaşam formlarını deneyimsel arkeoloji metoduyla öğrenmek için bir araya gelen bir grup insan, Ingilizlerin atalarının eskiden yaşadıkları gibi yemeli, içmeli ve yaşamalıdırlar. Sylvie, anne-babası, bir profesör ve üç öğrencisiyle ilkel yaşamı en sade haliyle tecrübe etmeye çalışıyor. Ataerkillik ve gelenekselciliğin her zaman güvenilir olmadığı, bazen yıkıcı ve kırıcı olduğuna dikkat çekiyor yazar. Rausseau’nun ödev ahlakında açıkladığı gibi ‘Güç maddesel bir şeydir. Bundan nasıl bir ahlak çıkabilir, bilmem.
Ayrıca öğrencilerden biri olan Moll karakteriyle empati, yardımlaşma ve dayanışma duygularını harekete geçiriyor.
Sarah Moss’un kaleminin gücüne hayran kaldım. Çoğu satırda yüreğim burkularak ve şaşkınlık içerisinde sonlandı kitap. İlk okuduğum kitabı ve tarzını çok beğendim.