II. Abdülhamid Osmanlı Devleti’ni kendisinden önce hiçbir padişahın resmî ikametgâh olarak kullanmadığı Yıldız Sarayı’ndan idare etti. Dünya siyasetindeki dengelere buradan müdahale etti. Kendisini güvende hissettiği bu saray, onun hem ikametgâhı, hem de karargâhı oldu. Hayatının çoğu Yıldız’da geçtiği için, kendi zevkine ve merakına uygun işlevlere sahip marangozhane, çini fabrikası, hayvanat bahçesi, müze ve kütüphane gibi binaları da saray kompleksi içerisine aldı.Elbette güçlü ve biraz da kuşkucu olan bu saray ağırlıklı yönetim için kapsamlı bir teşkilat gerekiyordu. Nitekim, Yıldız Sarayı’nın teşkilat bakımından büyüklüğü hakkında bir fikir vermek gerekirse, güvenlik amacıyla konuşlandırılmış 15.000 kişilik askerî kuvvet hariç bırakılırsa, 12.000 kişilik dev bir topluluğa sahip olduğunu zikretmenin yeterli olacağını sanıyoruz.Ancak, 31 Mart sonrası İstanbul’u uğursuz bir sis gibi saran kaos ortamı, Hareket Ordusu’nun İstanbul’a girişiyle Yıldız’a da sıçradı. Yıldız’a giren Hareket Ordusu ve beraberindeki komitacılar, içeriye girer girmez boyutları tam olarak asla belirlenemeyen bir yağmaya giriştiler. Kütüphane, Baş-Hâfız-ı Kütüb’ün cansiperâne cesareti sayesinde kurtarılabildi. Kasalar kırıldı, hatta gizli bazı kasaların yerini söyletmek için II. Abdülhamid’in musâhiblerine işkence bile yapıldı.Siyasî gelişmeler, II. Abdülhamid’in tahtından indirilmesi ve Selanik’e Alatini Köşkü’ne sürgüne gönderilmesi ile sonuçlandı. Ardından, komisyonlar oluşturuldu. II. Abdülhamid’in maddî birikimi ve özellikle jurnaller dahil olmak üzere herşey tasfiye edildi ve ilgili kurumlar arasında çarçabuk paylaşıldı. Müze ve kütüphane tasfiye edilen kurumların başında yer aldılar. Mücevherler, Paris’te müzayedede satıldı. Artık, II. Abdülhamid’in adı ağızlara bile alınmıyordu. Kendisine “Hakan-ı sâbık”, saltanat dönemi ise “devr-i sâbık” olarak telafuz ediliyor.Fakat tasfiyecilerin hakimiyeti de pek uzun sürmemiş, Osmanlı Devleti kısa bir süre sonra I. Dünya savaşı’na girmiş ve savaşın sonucunda dünya sahnesinden silinmiştir. Bütün bunlar göz önüne alındığında denilebilir ki; II. Abdülhamid bir kaos içinde Yıldız Sarayı’ndan sürgüne giderken arkasında koskoca bir “Devlet-i Aliyye”yi bırakıp gitmişti. Bu tasfiye de bir bakıma Osmanlı Devleti’nin tasfiyesi olmuştur.
Dr. Murat Candemir’in kaleme aldığı “Yıldız’da Kaos ve Tasfiye” kitabında, II. Abdülhamid’in tahtan indirilmesi sonrası Yıldız Sarayı kompleksi içinde bulunan özellikle Yıldız Müzesi ve Yıldız Kütüphanesi’nden yapılan tasfiye olayı akademik bir açıdan ele alınarak anlatılmakta. II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi hadisesini merkeze almadığı için bu kitap popüler bir tarih kitabı olarak saymak yanlış olur. Türkiye’de müze ve kütüphanecilik tarihi açısından ise bir başvuru kitabı olarak ele alınabilir.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
ULU HAKAN ÇOK ÇEKMİŞ TARİHİ BİLMEK ANLAMAK ÇOK GÜZEL
ya devlet başa ya kuzgun leşe tabirini net olarak anlıyoruz. bizi sultan hamit in merhameti yıktı
Dr. Murat Candemir’in kaleme aldığı “Yıldız’da Kaos ve Tasfiye” kitabında, II. Abdülhamid’in tahtan indirilmesi sonrası Yıldız Sarayı kompleksi içinde bulunan özellikle Yıldız Müzesi ve Yıldız Kütüphanesi’nden yapılan tasfiye olayı akademik bir açıdan ele alınarak anlatılmakta. II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi hadisesini merkeze almadığı için bu kitap popüler bir tarih kitabı olarak saymak yanlış olur. Türkiye’de müze ve kütüphanecilik tarihi açısından ise bir başvuru kitabı olarak ele alınabilir.