Hem kaçmasına fırsat hazırlayıp hem de arkasına düşenlerin kurşun yağmurundan canını kıl payı kurtardıktan sonra koştu, koştu, koştu... Dağ bayır, orman, bataklık demeden nereye gittiğini bilmeden, sele kapılmış ağaç gövdesi gibi, bütün gece yuvarlandı durdu. Tanyeri ağarmaya başladığında, kendini kocaman kayaların dev kamaları gibi göğe saplandığı bir dağın tepesinde buldu. Burası neresiydi, bilmiyordu. Neresi olursa olsun, burada akşamı beklemeliydi. Gündüz yol alması kendisi için tehlikeli olurdu. Zaten bir adım daha atacak gücü kalmamıştı. Kalçasındaki yaranın zonklaması bütün bedenine yayılıyordu. Elini kalçasına değdirip hemen geri çekti, vıcık vıcık kan olmuştu. Dev bir midye kabuğunu andıran yana yatmış bir kayanın altındaki mağaramsı kovuğa atıverdi kendini. Tonlarca ağırlıktaki bir kaya gibi çakılıp kaldı düştüğü yere.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)