İbn Arabî’nin bilgi görüşü insanın bilgi sürecindeki etkin durumundan edilgenliğe doğru intikal ettiği bir süreçtir. Başka bir anlatımla insan hakikati aramaya çıkarken, hakikati edilgen ve ‘bekleyen’ bir şey olarak düşünürken sürecin içinde bu algı değişir: Fark edilir ki insanı kendine çeken ve ona hakikati gösteren bizzat Allah’ın kendisidir. Özellikle erken dönemden itibaren sûfîler naslardan hareketle bu bilgi tarzını fark etmişler, hakiki bilginin ancak amel ve ahlak neticesinde ortaya çıkabilecek bilgiler olabileceğini düşünmüşlerdi. “Allah öğretir.” ilkesi bütün sûfîleri bağlayan en genel ilkedir. Bilgi amel veya ahlak sayesinde gerçek bilgiye (hakka’l-yakîn) dönüşürken; amelden önceki bilgi kesinliğe elde edememiş bilgi anlamında zan, amelden sonraki bilgi ise artık mârifet adını alır. Sûfîler ile öteki bilim ehli arasındaki fark, bilginin amel ve ahlak sürecinden geçip geçmemesiyle ilgilidir. Elinizdeki eser Fütühat-ı Mekkiyye’nin cilt 14, sayfa 211’den başlayarak cilt 15, sayfa 203’e kadar olan kısmıdır. Bu bölümde İbn Arabî pek çok alt ve bağımsız konuyu ele alarak sûfîlerin elde ettikleri bilgileri anlatır. Bununla birlikte bilgiler, naslarla irtibatlandırılarak gerçek bilgiye dönüşür.
Futuhat-ı Mekkiyye’den müthiş bir bölüm. Başucu kitabı gibi hep elimin altında. Tasavvufi açıdan bazı ayet ve hadislerin (batıni) yorumları muhtesem anlatılmış.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Futuhat-ı Mekkiyye’den müthiş bir bölüm. Başucu kitabı gibi hep elimin altında. Tasavvufi açıdan bazı ayet ve hadislerin (batıni) yorumları muhtesem anlatılmış.
Herkesin anlayabileceği sadelikte muhteşem bir eser
Güzel, harika