Beethoven’ın Kroyçer Sonatı’nın, ruhunda tarif olunmaz bir hissi filizlendirdiğini düşünürken, karısının hayat verdiği bu nağmelerin bir evliliğin sonu olacağını nereden bilebilirdi? Bu evlilik neden olmamış mıydı sevgiyi, aşkı, kadını, kadınlığı anlamaya çalışmasına? Karmaşık hisler ve düşünceler yumağının arasında içinde yaşadığı toplumun ahlak yapısını sorgulamasına? “Yalnız, erkeğin kadın hakkında, kadının da kendi hakkında edindiği fikir bu işte bir değişiklik yapabilir.” diyen Pozniçev, karmaşık ve duygu yüklü dünyasında gerçek aşkı ve sevdayı meçhul bir zamana bırakacaktır. Pozniçev’le kendini ifade eden Lev Tolstoy’un, kadın erkek ilişkilerini farklı bir bakış açısıyla ele aldığı bu eserinin ardından, farklı bir hikâyesi olan “Niçin”de, iki gencin yaralı yüreklerinde büyüttükleri aşka şahitlik ediyoruz. Sevginin yalnızca bedende yaşanmadığını gösteren, düşüncelerdeki güzelliği, yüreklerdeki umudu ve tutkuyu görerek sevmenin kuvvetini hisseden iki genç: Albin ve Migurski. Polonya’nın bağımsızlık mücadelesi içerisinde yeşeren bir sevda… Gözyaşıyla, ölümle, yoksullukla ve zulümle yoğrulan bir yaşam… Bu yaşam, yüreklerinde taşıdıkları bu ağır yük, onların gelecek günlere olan inancını kaybettiremeyecektir.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)