“Ben, Muharrem oğlu Kenan! Eşsiz güzellikteki memleketimi terk edip yaban ellere geldim. Dünyadaki tek varlığım olan eşim ve çocuklarım, fani dünyanın ağır yükü altında ezilsin istemedim”.“Ben, Muharrem oğlu Kenan! Çocuklarıma güzel bir gelecek bırakabilmek için, gece gündüz çalışıp didindim. Bu acımasız şehir benden çok şeyler götürdü. Ne vardı, bin bir çeşit çiçekleri, çiğ düşmüş çimenleri, kekik kokan çayırları, sis çökmüş dumanlı dağları terke edip buralara gelecek?”“Ben, Muharrem oğlu Kenan! Çocuklarım okuyup adam olsun, vatana millete hayırlı birer evlat olarak yetişsin istedim fakat yanılmışım. Başaramadım. Koca şehir acımasızca hayallerimi çaldı. Kızgın bir demir gibi yüreğimi dağladı.”
Kızgın Demir’i okumak için bir sebep arıyorsanız eğer bu sebep romanın ağırlıklı olarak Samsun’da geçiyor olması olabilir. Yoksa bir şaheserle falan karşı karşıya değiliz. Rize’nin bir dağ köyünden sevdiği kız uğruna ve tabii işsizliğin de etkisiyle Samsun’a göç eden Kenan’ın ve ailesinin hikayesi var romanda. İlk bölümde Rize’deki köy işlenmiş ağırlıklı olarak. Sonrasında ise Kenan’ın sonradan yanına aldıracağı ihtiyar anasını ve kardeşini bırakarak ekmek davasına büyük bir şehre gelişi var. Demirci ustası olan genç Kenan, Samsun’da hayata tutunur. Sevdiği kız olan Fadime’yi de bulur ve evlenir. Samsun’a yerleşen ailenin çocukları olur. Yıllar çok çabuk geçer ve çocuklardan birisi sağ-sol çatışmasında ülkücü cenahta yer alır; yolu cezaevine düşer. Kızı genç bir yaşta kocaya kaçar. Sıkıntılı bir evlilik yapar. Velhasıl aile fertleri büyük şehrin debdebesine esir düşecektir. Roman dili yavan. Hızlıca geçen bir ilerleyiş var. Öyle ki Kenan’ın hayatı merkezde tutulmak suretiyle az zamanda çok zaman anlatılmış. Konular arası geçiş hayli çabuk yani. Ancak bir Samsunlu olarak hoşuma giden esas şey anlattığı hikayeden çok yaşanılan mekan. Zeytinlik Mahallesi, Mecidiye, Büyük Cami, Saathane, Demirciler Yokuşu, Abdullah Paşa Camii gibi aşina mekanları bir romanda görmek hayli keyifliydi. Bunun Yavuz ailesinin efradı ön planda tutularak dışında bir hayata tutunma mücadelesi anlatılıyor. 1980 öncesinin yoksulluğu ve sosyal hadiseleri de arka planı oluşturuyor.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Kızgın Demir’i okumak için bir sebep arıyorsanız eğer bu sebep romanın ağırlıklı olarak Samsun’da geçiyor olması olabilir. Yoksa bir şaheserle falan karşı karşıya değiliz. Rize’nin bir dağ köyünden sevdiği kız uğruna ve tabii işsizliğin de etkisiyle Samsun’a göç eden Kenan’ın ve ailesinin hikayesi var romanda. İlk bölümde Rize’deki köy işlenmiş ağırlıklı olarak. Sonrasında ise Kenan’ın sonradan yanına aldıracağı ihtiyar anasını ve kardeşini bırakarak ekmek davasına büyük bir şehre gelişi var. Demirci ustası olan genç Kenan, Samsun’da hayata tutunur. Sevdiği kız olan Fadime’yi de bulur ve evlenir. Samsun’a yerleşen ailenin çocukları olur. Yıllar çok çabuk geçer ve çocuklardan birisi sağ-sol çatışmasında ülkücü cenahta yer alır; yolu cezaevine düşer. Kızı genç bir yaşta kocaya kaçar. Sıkıntılı bir evlilik yapar. Velhasıl aile fertleri büyük şehrin debdebesine esir düşecektir. Roman dili yavan. Hızlıca geçen bir ilerleyiş var. Öyle ki Kenan’ın hayatı merkezde tutulmak suretiyle az zamanda çok zaman anlatılmış. Konular arası geçiş hayli çabuk yani. Ancak bir Samsunlu olarak hoşuma giden esas şey anlattığı hikayeden çok yaşanılan mekan. Zeytinlik Mahallesi, Mecidiye, Büyük Cami, Saathane, Demirciler Yokuşu, Abdullah Paşa Camii gibi aşina mekanları bir romanda görmek hayli keyifliydi. Bunun Yavuz ailesinin efradı ön planda tutularak dışında bir hayata tutunma mücadelesi anlatılıyor. 1980 öncesinin yoksulluğu ve sosyal hadiseleri de arka planı oluşturuyor.