Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Kaybolan Miras

Kategori: Edebiyat Yazar: Robert A. Heinlein Yayınevi: Metis Yayınları

Kaybolan Miras

  • çevirmen: Fatma Taşkent
  • ISBN: 9789753421003
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 120
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: 3. Hm. Kağıt
  • Boyut: 11 x 18 cm
Tanıtım Bülteni
Üç arkadaş kendi beyinlerinde gizli inanılmaz yetenekler keşfettiler. Sorun bu yeteneklerin hangi amaçla kullanılacağıydı."Demek ben sahtekar oluyorum ha? Seni inatçcı dinozor, bunu nasıl açıklayacaksın bakalım!" Huxley kendini halıdan bir metre havaya yükseltti. "Neyi nasıl açıklayacakmışım?" Huxley hayrete düştü. Brinckley olağandışı bir şey olduğunun farkına bile varmamıştı sanki; Phil'in yükselmeden önce başının durduğu noktaya bakıyordu.
Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
Kaybolan MirasPDF4.98 MB İndir
Kaybolan MirasEPUB5.57 MB İndir
Kaybolan MirasMOBI4.39 MB İndir
Kaybolan MirasODF4.69 MB İndir
Kaybolan MirasDJVU5.86 MB İndir
Kaybolan MirasRAR3.81 MB İndir
Kaybolan MirasZIP3.52 MB İndir

ALTERNATİF İNDİRME LİNKLERİ

Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
Kaybolan MirasPDF4.98 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar: Tamamı Ücretsiz 10 Kitap

Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
Belki de Sevemedik - 1PDF6.23 MB İndir
Belki de Sevemedik - 2PDF5.80 MB İndir
Belki de Sevemedik - 3PDF6.10 MB İndir
Sadece Allah'a Bırak - 1PDF5.10 MB İndir
Sadece Allah'a Bırak - 2PDF5.50 MB İndir
Sadece Allah'a Bırak - 3PDF5.80 MB İndir
Bir Yudum AşkPDF4.75 MB İndir
Dua Gibi SevPDF5.40 MB İndir
Sessizlik Artık SensizlikPDF5.90 MB İndir
Yüreğin Yorgunluk GörmesinPDF5.65 MB İndir

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (3 Yorum)


Heinlein, insanoğlunun bir şekilde bastırılmış güçlerinin peşinde. Bu güçler neydi, nereye kayboldu, neler oldu, neler yaşandı, az sonra.
Phil Huxley, Western Üniversitesi’nde psikoloji profesörü ve parapsikolojiyle ilgileniyor. Ben Coburn namlı arkadaşı da aynı üniversitede tıp profesörü gibi bir şey, cerrah. İyi arkadaş bunlar. Phil, kartların arka yüzünü görebilen bir çocukla ilgileniyor ve Ben’e anlatıyor hadiseyi. Sonra bu çocuk kaza geçiriyor, fakülteye getiriliyor ve Ben, çocuğun akan pekmezini durduruyor, beyninden bir bölümü alıyor, pek işe yaramayan bir bölüm. Joan adlı bir öğrenciyle birlikte pikniğe gittiklerinde kaza geçirenin bütün yeteneklerini kaybettiğini öğreniyoruz, beyin bütünlüğü bozulunca yetenekler kaybolmuş. Testler yapılıyor, çocukta hiçbir değişiklik yok kişilik olarak. Kazadan önceki gibi ama yetenekler puf, gitmiş.
Piknikte konuşurlarken bir davranışçılık eleştirisi yapıyor Phil. Psikolojinin özgür irade hakkında bir açıklama getiremediğini, kutuplaşmış ekollerin çözüm bulamadan tartışmaya daldığını söylüyor. Davranışçıların insanların estetik yaratılarına bir açıklama getiremedikleri söyleniyor. Bu şey işte; koşulsuz bir uyarıcıyla nötr uyarıcıyı birlikte verirsiniz, nötr uyarıcı koşullu uyarıcı haline gelir. Yani kıçınıza yıldırım düştüğünde göl kenarında yürüyorsanız göl gördüğünüz zaman koşar adım uzaklaşırsınız. Pavlov ve köpekleri. Anladınız mı? Haa?!?!
Joan da Phil’in yolunda, o da felsefeye giydiriyor. Görünüşte her şey güzel ama iş ısırmaya gelince ağız boş kalıyor. Felsefeyi anlatışı tam olarak böyle. Ben de benzer şeyler söyledikten sonra konu parapsikolojiye geliyor. Daha doğrusu tam sınırda olan olaylar var en başta; mesela fotografik hafızaya sahip, saniyede seksen iki milyon işlem yapabilen insanlar. Kitapta gerizekalı olarak geçiyorlar ama biz “yavaş” diyelim. Yavaş da denir mi bilmiyorum, otistik insanlar işte. Rain Man’deki Dastin Hofpırt mesela. Buradan havada duran Sabri Bey gibi, döşeğini yorganını yakan pirokinetik dayı gibi insanların varlığına geçiyoruz. Şöyle bir elden geçiriliyor hepsi ve sonuçta bir fikre ulaşılıyor: Bu yetenekler insanlarda mevcut ama bir şekilde kullanım dışı. Joan eğitim görmeyi, bir manada denek olmayı kabul ediyor ve bir süre sonra telepatik bazı özellikler geliştiriyor. Zannediyorum kurgunun en ilgi çekici bölümleri buraya kadardı, temeller yani. Ardından olanları özet geçiyorum: Gizli bir toplulukla karşılaşıyorlar. Bu toplulukta Ambrose Bierce var, 100 yaşında falan. Demek roman 1940’larda falan geçiyor ve güzel bir öngörü; cep telefonu var, Heinlein kullanmış bunu. Daha ilginci, Ambrose Bierce var lan. Kaybolmamış da inzivaya çekilmiş o toplulukta falan. Her neyse, bu topluluğun mekanında eğitim görüyorlar ve yetenekleri gelişiyor. Bu sırada insanoğlunun yeteneklerinin nasıl silindiğini öğreniyoruz. Mitolojik varlıklar toplantısı gibi bir şey görüyorlar rüyalarında, aşağı yukarı buna benzer şeyler. İnsanlar cezalandırılmış, Atlantis ve Mu b.k edilmiş. Odin var, sallıyorum Zeus var ortamda. Falan. Yani bu şekilde kaybolmuş yetenekler, bir örgüt de bu yetenekler ortaya çıkmasın diye uğraşıyor. Bizimkiler ortamdan ayrılıp bu yetenekleri insanlara tanıtmak, onlara kavuşmalarını sağlamak için işlerinin başına dönüyorlar ama karşı örgütün adamları çok güçlü. Devlet yönetiminde yer alanlar, profesörler, ne kadar güçlü adam varsa hep düşman. Savaş çıkıyor elbette ve bizimkiler alt ediyor karşı tarafı. Pek sağlam değil açıkçası bahsettiğim bölümden sonrası, büyük bir keyif vermiyor. Ayrıntılı bir şekilde ele alınmamış çünkü, tarihin en büyük sosyopsikolojik, sosyopolitik savaşı ciyuv ciyuv şeklinde beyin savaşı olarak hoop, hemen geçiliyor. Olmaz.
Serinin en zayıf halkası olabilir ama yine güzel, Fringe seven bunu da sever.


eserde en büyük mirasın aslında akıl olduğu vurgulanıyor sanki.diğer bilim kurgulara göre daha sürükleyici nitelikte


heinlein’ın yaban diyarlardaki yabancı kitabını bu yazarın ilk okuduğum kitabı yapmış olduğum için,maalesef her okuduum kitabının ardından hayal kırıklığına uğruyorum. herhangi bir etkileyiciliği bulunmayan,farklı bir düşünce ortaya atamamış,’olmamaış’ bi kitap kaybolan miras. daha önce bi yerlerde buna benzer bişi okumuştum hissi uandırıyor. bilimkurgu çoook sevenlerin ilgisi dahilinde olabilir..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*