Jöntürk modernizmi, İttihatçılık döneminde, 'acilci' diyebileceğimiz bir yönelime girmişti. Bununla beraber, çok etnili Osmanlı İmparatorluğu'nu milli devlete dönüştürme yönelimi vardı. Her iki yönelim, "gecikmiş emperyalist" Almanya'nın Türkiye'ye dönük "barışçı nüfuz" siyasetiyle buluştu. Almanya, bu nüfuzunu, Türkiye'nin modernleşmesine ve millileşmesine "rehberlik" etme msiyonuyla ilerletmeye çalıştı. Osmanlı seçkinleri için düzenlenen Almanya gezileri; Osmanlı çırakların, öğrencilerin, subayların Almanya'ya eğitime gönderilmesi; bilgi, teknoloji ve kültür aktarımını planlı biçimde yürütmek amacıyla kurulan Türk-Alman ve Alman-Türk Dernekleri; özellikle de Osmanlı eğitim reformunda Almanya'nın etkili bir yardım ve danışmanlık rolü üstlenmesi, bu girişimin önemli boyutlarıydı. Hedef, İngiltere'nin Mısır'daki emperyal siyasetinden ilhamla, "Türkiye'yi Alman Mısır'ı yapmak" diye tanımlanıyordu. Mustafa Gencer'in çalışması, Almanya'nın bu kültürel nüfuz politikasını ve onun saiklerini ayrıntılı bir biçimde irdeliyor. Aynı zamanda İttihatçıların Alman modernizmine duydukları ilginin ideolojik motiflerini de ortaya koyuyor. Yazarın bir vargısı da, bu ilişkide kültürel aktarımın tek taraflı olmasına karşılık, Jöntürklerin ve Osmanlı yönetiminin Almanya ile işbirliğini tamamen kendi çıkarlarına göre "idare etmesi"dir.
19. asrın son çeyreğinden itibaren Prusya ile artan ilişkilere paralel olarak Alman modelinin Türk modernleşmesi üzerindeki etkilerini inceleyen bir kitap.
“İyi ki Almanlar var” dedirtecek bir kitap. 1870’lerden itibaren başlayan gelişmelerin “Silah arkadaşlığına” dönüşmesinin tesadüfi olmadığını, Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında savaşmak zorunda olduğunu anlatan bir eser. Herkes şunu bilir ki 1933’ten bu ki sonra Hitler’den kaçıp gelen Yahudi profesörler Türkiye’de ders verdi diye; bunun provası 1913 yılında yapılmış, bu defa kaçıp gelenler değil, gönüllü olarak İstanbul Darülfününunda ders veren hatta Maarif Nezaretinde danışman olarak çalışan Alman hocalar vardır. Güçlü, en büyük devletimiz Osmanlı Devleti 1800’lü yıllardan itibaren Avrupa devletlerinin oyuncağı haline gelmiş ve denge politikası ile ayakta durmaya çalışmıştır. Bu günü anlamak ya da her sokakta neden Alman arabası olduğunun, gurbetçilerimizin neden Almanya’da çalışmak zorunda olduğunu anlamak için mutlaka okunması gereken bir kitap. İyi okumalar.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
19. asrın son çeyreğinden itibaren Prusya ile artan ilişkilere paralel olarak Alman modelinin Türk modernleşmesi üzerindeki etkilerini inceleyen bir kitap.
“İyi ki Almanlar var” dedirtecek bir kitap. 1870’lerden itibaren başlayan gelişmelerin “Silah arkadaşlığına” dönüşmesinin tesadüfi olmadığını, Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında savaşmak zorunda olduğunu anlatan bir eser. Herkes şunu bilir ki 1933’ten bu ki sonra Hitler’den kaçıp gelen Yahudi profesörler Türkiye’de ders verdi diye; bunun provası 1913 yılında yapılmış, bu defa kaçıp gelenler değil, gönüllü olarak İstanbul Darülfününunda ders veren hatta Maarif Nezaretinde danışman olarak çalışan Alman hocalar vardır. Güçlü, en büyük devletimiz Osmanlı Devleti 1800’lü yıllardan itibaren Avrupa devletlerinin oyuncağı haline gelmiş ve denge politikası ile ayakta durmaya çalışmıştır. Bu günü anlamak ya da her sokakta neden Alman arabası olduğunun, gurbetçilerimizin neden Almanya’da çalışmak zorunda olduğunu anlamak için mutlaka okunması gereken bir kitap. İyi okumalar.