Kimi zaman umutsuz kimi zaman sebepsizce mutlu... Kadınlar, alkol ve üçüncü sınıf işler arasında yaşamla boğuşurken kimi zaman da ayakta kalabilme mücadelesine dair tüm bunların dışında başka bir çıkış yolu aramaya çalışan bir adamın hapishanelerden soğuk bar taburelerine, yalnızlığın arka sokaklarını kararlılıkla bir bir adımlayışı... Bazen de bir kadının avutan kollarında kayıtsız tutkuya teslim olmuşken, varolan tüm onaylanmış ideallere meydan okuyan ve kulaklarda asılı kalan keskin bir mizahla yüklü onaylanmamış acı bir kahkahanın çığlığıdır; HİÇLİĞİN AYNASIYDIM BEN. Trajik, komik, trajikomik ve bazen saldırgan... Yeraltı edebiyatının hatırı sayılır klasiklerinden biri olmaya aday, Fatih Kaynak'ın yazın hayatına adımını attığı bu ikinci kitabı, yaşamın kolay kolay ayak basılmaya cesaret edilemeyen yollarında bir turluk da olsa gezinmeyi göze alabilen her okurun başucu kitabı olmaya hazır bir hikaye; ama, buna ancak okuyunca karar verebilirsiniz...
İlk kitabı “İlk Yarı 10-0”’ın devamı niteliğindeki ikinci kitabında Fatih Kaynak tarzı oluşmaya başlamış. İlk kitabı okumadan bunu okumayın diyemiyicem, çünkü o geçişi çok güzel vermiş ve ilki okumadan da bu kitabı rahatlıkla okuyabilirsiniz. Akıcı dili sayesinde elinize aldığınız anda, bitirmeden bırakmayacağınızı anlıyorsunuz. İlk kitabından daha oturmuş bir kurgu, daha iyi kullanılmış bir dil, daha da iyi bir üslup buluyorsunuz. Hayata karşı duruşunu kalemini kullanırken de hissedebiliyorsunuz. Tüm yalınlığıyla yazarken, birden ciddi bir edebi tarz yakalıyorsunuz. Bu böyle sürer gider diye beklerken, birden edebiyata umarsız yazıyor.Dili keskinleşirken, birden sustuğunu fark ediyorsunuz. Frederic Beigbeder’in esintilerini görür gibi oluyorsunuz.Ve tüm bunları bir kurala göre değil sadece içinden geldiği gibi yazdığını görüp samimiyetine inanıyorsunuz. Yazmak cesaret ister ve Fatih Kaynak tüm cesaretiyle hayatının detaylarını elinize verecek kadar cesur. Sadece ilk kitapta isim Fatih Kaynak’ken ikinci kitapta isim Ferit Keskin olmuş… İlk kitaptan bağımsızlaştırmak için olabilir.
Neden kitapta çıkan bu yapıt, tutunamayan bir gencin yaşama tutunma çabasını anlatıyor. Yazarın daha önce yayımlanan 10-0 romanında da bu romanda olduğu gibi yaşamın kenarında köşesinde kalmış insanların, hapishane yaşamından değişen bir dünyaya birden bir paçavra gibi atılan bireylerin yaşamla uyumsuzluğunun sonunda bir bar taburesi var.Romanın sonunda maçı kazanma şansını postacı çocuğa bırakan kahramanımız bende Sema Kaygusuz’un “Siyah Top” adlı öyküsünde bilardo maçını kazanmak üzereyken son siyah topu deliğin dışına nişanlayan ve sevdiği erkeğin yenmesini sağlayan kadın kahramanı anımsattı.Herkes yaşamın bir yerlerine tutunacak.Yazarımız da yazmaya tutunmuş.Bir tutunamayanın tutunuşunu okuyacaksınız.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
İlk kitabı “İlk Yarı 10-0”’ın devamı niteliğindeki ikinci kitabında Fatih Kaynak tarzı oluşmaya başlamış. İlk kitabı okumadan bunu okumayın diyemiyicem, çünkü o geçişi çok güzel vermiş ve ilki okumadan da bu kitabı rahatlıkla okuyabilirsiniz. Akıcı dili sayesinde elinize aldığınız anda, bitirmeden bırakmayacağınızı anlıyorsunuz. İlk kitabından daha oturmuş bir kurgu, daha iyi kullanılmış bir dil, daha da iyi bir üslup buluyorsunuz. Hayata karşı duruşunu kalemini kullanırken de hissedebiliyorsunuz. Tüm yalınlığıyla yazarken, birden ciddi bir edebi tarz yakalıyorsunuz. Bu böyle sürer gider diye beklerken, birden edebiyata umarsız yazıyor.Dili keskinleşirken, birden sustuğunu fark ediyorsunuz. Frederic Beigbeder’in esintilerini görür gibi oluyorsunuz.Ve tüm bunları bir kurala göre değil sadece içinden geldiği gibi yazdığını görüp samimiyetine inanıyorsunuz. Yazmak cesaret ister ve Fatih Kaynak tüm cesaretiyle hayatının detaylarını elinize verecek kadar cesur. Sadece ilk kitapta isim Fatih Kaynak’ken ikinci kitapta isim Ferit Keskin olmuş… İlk kitaptan bağımsızlaştırmak için olabilir.
Neden kitapta çıkan bu yapıt, tutunamayan bir gencin yaşama tutunma çabasını anlatıyor. Yazarın daha önce yayımlanan 10-0 romanında da bu romanda olduğu gibi yaşamın kenarında köşesinde kalmış insanların, hapishane yaşamından değişen bir dünyaya birden bir paçavra gibi atılan bireylerin yaşamla uyumsuzluğunun sonunda bir bar taburesi var.Romanın sonunda maçı kazanma şansını postacı çocuğa bırakan kahramanımız bende Sema Kaygusuz’un “Siyah Top” adlı öyküsünde bilardo maçını kazanmak üzereyken son siyah topu deliğin dışına nişanlayan ve sevdiği erkeğin yenmesini sağlayan kadın kahramanı anımsattı.Herkes yaşamın bir yerlerine tutunacak.Yazarımız da yazmaya tutunmuş.Bir tutunamayanın tutunuşunu okuyacaksınız.