Hav kurmaca bir şehir devleti, bir Akdeniz şehri, sokaklarında Türkçenin, Ermenicenin, Rumcanın, Arapçanın, Rusçanın, İtalyancanın bir arada duyulduğu bir coğrafya. Yirmi yıl arayla bu coğrafyaya giden bir seyyah yazar, şehrin iki yakın dönemi arasındaki siyasi, kültürel, yaşamsal doku değişimlerini nefis bir dille anlatıyor. Önce 1985 yılının Hav’ını tanımaya başlıyoruz, sonra bir “Müdahale” oluyor, altüst oluyor şehir, yirmi yılın ardından aynı yere dönüyoruz, yirmi birinci yüzyılın Yeni Hav’ına, Kutsal Mirmidon Cumhuriyeti’ne. Eskisinin izini sürmeye çalışsak da zorlanıyoruz, şehrin tarihini bağnaz bir bakışla baştan yazanların eliyle görgüsüzlüğün tüm şehirde itinayla teşhir edildiğini görüyoruz. Hav hibrit edebiyatın usta bir örneği, seyahat edebiyatıyla bilimkurguyu bir araya getiriyor. Hav diye bir şehir yok ama pekâlâ olabilir. “Hav, tüm Akdeniz tarihinin, âdetlerinin ve politikasının birkaç bin yılına tutulmuş bir ayna gibi... Suudi Arabistan, Türkiye veya Downing Street’in geçmişine ve mevcut haline gerçekten vâkıf, son derece gerçekçi, kesinlikle gözleme dayanan bir eser. Ciddi bilimkurgu eserleri hayal ürünlerinin değil bir gerçekçiliğin biçemidir; Hav alternatif bir coğrafyanın ne kadar kullanışlı olabileceğine mükemmel bir örnek. Eğer bilimkurguyu bilmedikleri nispetle küçük gören üstatların ahmakça züppelikleri aklınızı çelip de Hav’a sırtınızı çevirirseniz hem yazık olur hem de çok büyük bir kayıp.” Ursula K. Le Guin
Hav; sokaklarında, Türkçe, Ermenice, Rumca, Rusça, İtalyanca konuşulan, kurmaca bir Akdeniz şehri.
Sokaklarında dolaşıyor Hav’ın anlatıcısı, bu Akdeniz şehrinin.Değişik etnik kimliklere sahip insanlarla karşılaşıyor.Onların gözünden Hav’ı tanıyor ve anlatıyor okuyucuya.
Tüm Akdeniz tarihini, âdetlerini, politikasını, etnolojisini görüyoruz hayali Hav şehrinde.
Hav’da camiler ve kiliseler yan yanadır, Çok kültürlüdür.Karşılıklı hoşgörü ortamı hâkimdir.
Anlatıcı yirmi yıl sonra müdahele adı verilen olay sonrası, tekrar gelir Hav’a.Âdeta karanlığa gömülmüştür şehir.
Müdahele sırasında, Hav’ın sembolü olan Misakyan katledilir ilk önce.
20 yıl önce Hav’a geldiğinde karşılaştığı kişilerle tekrar bir araya gelerek, yeni Hav’ı anlamaya çalışır anlatıcı.
Yeni Hav, ayrımcılığın ve dini bağnazlığın egemen olduğu, tekinsiz, kapitalizmin biçimlendirdiği bir şehirdir artık.
İlginç bir kitaptı benim için Hav.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Hav; sokaklarında, Türkçe, Ermenice, Rumca, Rusça, İtalyanca konuşulan, kurmaca bir Akdeniz şehri.
Sokaklarında dolaşıyor Hav’ın anlatıcısı, bu Akdeniz şehrinin.Değişik etnik kimliklere sahip insanlarla karşılaşıyor.Onların gözünden Hav’ı tanıyor ve anlatıyor okuyucuya.
Tüm Akdeniz tarihini, âdetlerini, politikasını, etnolojisini görüyoruz hayali Hav şehrinde.
Hav’da camiler ve kiliseler yan yanadır, Çok kültürlüdür.Karşılıklı hoşgörü ortamı hâkimdir.
Anlatıcı yirmi yıl sonra müdahele adı verilen olay sonrası, tekrar gelir Hav’a.Âdeta karanlığa gömülmüştür şehir.
Müdahele sırasında, Hav’ın sembolü olan Misakyan katledilir ilk önce.
20 yıl önce Hav’a geldiğinde karşılaştığı kişilerle tekrar bir araya gelerek, yeni Hav’ı anlamaya çalışır anlatıcı.
Yeni Hav, ayrımcılığın ve dini bağnazlığın egemen olduğu, tekinsiz, kapitalizmin biçimlendirdiği bir şehirdir artık.
İlginç bir kitaptı benim için Hav.
İlk bölümü Thomas More’un ütopyasından daha tatlı ütopya. Tek solukta biten bir kitap.