Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Eve Dönmenin Yolları

Kategori: Edebiyat Yazar: Alejandro Zambra Yayınevi: Notos Kitap

Eve Dönmenin Yolları

Tanıtım Bülteni
Bir keresinde kayboldum. Altı ya da yedi yaşındaydım. Aklım başka yere gitmişti, birden annemle babamı kaybettim. Korktum ama sonra yolumu buldum ve eve onlardan önce vardım – ümitsizlik içinde beni arıyorlardı. Ama bence o akşamüstü esas onlar kaybolmuştu. Çünkü ben eve dönmeyi biliyordum ama onlar bilmiyordu.”2010 yılında Granta’nın İspanyolca yazan en iyi yirmi iki romancı arasında gösterdiği Şilili genç yazar Alejandro Zambra, üçüncü romanı Eve Dönmenin Yolları’nda belleğimizdeki lekeleri kazırken geçmiş ve şimdiki zaman arasında bocalayan insana kendine dönüş yolunu gösteriyor.Eve Dönmenin Yolları’ndaki yazar adayı anlatıcı tek başına yaşıyor, bolca sigara içiyor, kadınlarla birlikte oluyor, romanını yazmaya çalışıyor. Bu sırada da geçmişin izini sürüyor.Anlatıcıyla birlikte okur da Pinochet diktatörlüğünde yaşanan zor zamanlara, büyük 1985 depreminin acı kayıplarına, çocukluk aşklarına, hayal kırıklıklarına dönüyor.
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Eve Dönmenin Yolları PDF 6.23 MB İndir
Eve Dönmenin Yolları EPUB 6.96 MB İndir
Eve Dönmenin Yolları MOBI 5.49 MB İndir
Eve Dönmenin Yolları ODF 5.86 MB İndir
Eve Dönmenin Yolları DJVU 7.32 MB İndir
Eve Dönmenin Yolları RAR 4.76 MB İndir
Eve Dönmenin Yolları ZIP 4.39 MB İndir

ALTERNATİF İNDİRME LİNKLERİ

Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Eve Dönmenin Yolları PDF 6.23 MB İndir

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (5 Yorum)


İnsan eve nasıl döner? Canı yanarak.
İki anlatı düzlemi. Birinde anlatıcı Eme’den ayrılmıştır, buruğunun kaç katını açar, yazmaya başlar. Adını hatırlamıyorum, X diyeceğim. X yazardır, kitapların üzerinde kendi adını çok görmüştür ama Eme’den sonra hemen hiç görmemiştir, en azından daha önce gördüğü şekilde. Yazmaya başlar, yazdığı hikâye ikinci düzlemi oluşturur. Diktatör belasından çok çekmiş bir ülkenin, Şili’nin 1985’inde, sanki ülkeye musallat olan başka bela yokmuş gibi deprem olur bir der. 3 Mart 1985, büyük yıkım. Çadır kentler kurulur, yaşamlar sokaklara taşar ve anlatıcı çocuğumuz -ona da Y diyeyim- bu ölüm kokan cıvıltılı ortamda Claudia’yla arkadaş olur. Claudia on iki, çocuğumuz dokuz yaşındadır. Başlarına gelecekler var ama çocuğu anlatmam lazım biraz.
Çocuğun büyülü dünyası. Büyük bir ailede yaşadığı için Raul’un yalnızlığı ona garip gelir, Hıristiyan Demokrat olduğunu düşünür çünkü ancak onlar yalnız yaşar, dışlanmışlardır. Baskıcı rejimin suçu; çocuk aklını olabilecek en yanlış şekilde biçimlendirmek. Dede eski komünistlerdendir, babaya göre. Baba öyle değildir, hatta dedenin olduğu şeylere toptan düşmandır. Sokaklardan toplanan, dayak atan bir babanın sahip çıktığı değerler daha kolay yerle bir edilebilir. Bunun yanında komünistlik rezilliktir, çocuk okuldaki bir öğretmeniyle konuşurken onun da iktidar karşıtı olduğunu öğrenir. Öğretmen bunları konuşmak için iyi bir zaman olmadığını ama o zamanın geleceğini söyleyerek çocuğun saçını okşar ve uzaklaşır. Şimdi de farklı bir dönemi yaşamıyoruz, okullarda böyle şeylerin gerçekleştiğine şahit olduğum için söylüyorum. Siyasi altyapı sağlam, Y’nin dahil olacağı bilinmezlik bu karmaşa ortamında hazırlanır. Claudia, dayısı olduğunu söylediği Raúl’u takip etmesini ister Y’den. Y, Raul’un evinden çıkan bir kadını görür, onunla birlikte minibüse biner. Kadın Y’yi fark eder ama izini kaybettirmeye çalışmaz, ona dikkatlice bakar sadece. Bir süre sonra Claudia’nın yanında yakışıklı bir eleman belirir, Y kıskanır ve kızla uzunca bir süre görüşmez. Sonunda da Raul apar topar taşınır, Claudia da. Y ne olduğunu anlamaz, ancak yıllar sonra.
İlk bölüm bitiyor, ikincisi başlıyor. Y’yi yaratan X’in dünyasına geçiyoruz. Kahramanların soyadlarının olmamasının hoşuna gittiğini söylüyor, gerçekten de sadece adlarını biliyoruz. Yeterli, kimi yazarlar onu da vermiyor. Neyse, X’in düzleminde yazmak, yazarlık ve yaratıcılık konusunda pek çok mevzuya rastlayacağız, mesela yazmanın belirli bir zamanda yaşamayı sürdürmeyi sağlaması, anıları derleyip toparlayıcı etkisi, bir sürü şey. Anneler babalar öldürülürken aynı dünyada yer alıp resim çizmekle başlayan bir kırılmanın anlaşılmazlığı önemli; çocuklar roman karakterleri olarak yer alıyorlar, annelerle babalar yazar. Eh, bir anlamda X-Y ilişkisi de buna benzer sanırım, politik olmasa da psikolojik cinayetlere kurban giden bir yazar, kendi çocukluğunu doğurarak yüzleşemedikleriyle hesaplaşıyor bir anlamda. “Okumak yüzünü kapamaktır. Yazmaksa yüzünü göstermek.” (s. 60) Yazış aşamasını da anlatıyor, yirmi yıl sonraki Y-Claudia karşılaşmasını X düzleminde görüyoruz önce. Buna benzer kendini ele vermeler, iki düzlemin birbirine karıştığı, aktığı noktalar…
Ailelerin açık edilmesi asıl konulardan biri. Yazarın çocuklaşması hangi sırları açığa dökebilir? Knausgaard ailesindeki hemen herkesle davalık olmuş durumda. Neden? Her şey olduğu gibi yazılabilir, bedel ödenecekse ödenmeli. X bedeli ödüyor, hikâyeden nefret etmesine rağmen yazıyor, yazmak zorunda.
Y düzlemi, yirmi yıl sonrası. Y memleketine döner ve yabancısı olmadığımız bir hale düşer. “Üniversiteyi bitirdikten sonra da türlü çeşit işte çalışmayı sürdürdüm, çünkü edebiyat okudum, sonunda türlü çeşit işte çalışmaya mahkûm olanların okuduğu bölüm.” (s. 79) Ximena’yı bulur önce, o gün minibüste takip ettiği kadın. Claudia’nın ablasıdır aslında, Raul de babalarıdır, rejimin korkunç faili meçhullerinden kurtulmak için baba kimlik değiştirmiştir ve abla dışında babayı görebilen yoktur. Hikâyeyi çok sonraları öğrenen Claudia, ABD’de eğitim görmüştür ve bir süreliğine Şili’ye dönmüştür. Büyüdüğü yerleri görmek ister, Y’yle yaşamaya başlar ve Y terk edemediği, yardım da edemediği, sadece sonsuz bir aşkla sevebildiği bu kadın ortadan kayboluncaya kadar dünyanın en mutlu insanı olur, geçmişin kanlı günlerinin ve kayıp insanlarının üstesinden birlikte gelmeye çalışırlar. Sevişmeleri rüya gibidir ama biter, sonu gelir, Claudia gitmeye meyillidir. Y’nin bunu nasıl savuşturacağını bilemiyoruz, üniversitede ders verirken bir yandan da kendi kitabını yazmaya başlayabilir. “Çünkü geçmiş hep acı verir ama biz ona farklı bir yer bularak yardımı olabiliriz.” (s. 100)
Tekrar X düzlemi. Eme bu Y düzleminin taslağını okudu nihayet, X’e fikir verdi. X metni çekip çeviriyor, bir şeyler ekliyor, çıkarıyor ve o sırada ailesini görmek istiyor. Ortalık çok tehlikeli olduğu halde gidip görecek, noktayı koyması için bu şart. Nokta da yolların keskinleşmesi için.
Ev belliyse yollar kurgulanabilir. Bu geçmiş için de böyledir. Bir kurgulama deneyimi, en iyilerinden. Zambra başıma küller yağdırdı. Çok başarılı.


Uuttuğumuz, küçük detaylar ardına saklanmış, bizi büyüten ortak anılar gibiydi okuduklarım… Sanki bu kadar sade ifade etmek mümkün diyor Zambra’nın kalemi bize ve ne denli yalınsa o denli çarpıcı olabilir…


Benim hoşuma gitti bir süre okumaya ara vermiştim tekrar başlamama vesile oldu.


Sevdiğim bir yazarın tavsiye listesinde görüp aldığım fakat beğenmedim. Okunmasada olur.


Yani ben kitabı anlayamadım sanırım, pek güzel değildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*