Dünyanın En Haksız Yere Dayak Yiyen Adamı Selahattin Bey
Yayın Tarihi: 01.10.1977
Dil: TÜRKÇE
Sayfa Sayısı: 126
Cilt Tipi: Karton Kapak
Kağıt Cinsi: 3. Hm. Kağıt
Boyut: 13.54 x 19.5 cm
Tanıtım Bülteni
... Bir partinin, diğer bir parti üzerine üstünlük kurabilmesi için yapılacaklar yapılmış, öneri ve dilekler onaylamaya sunularak çoğu kabul edilmişti. Yalnız, partinin müthiş bir muhalife ihtiyacı vardı. Parti ileri gelenleri gecelerini gündüzlerine katarak müthiş muhalifi bulmaya çalışıyorlardı...(Kitaptan Shf. 14)
1966’da Aziz Nesin’in kazandığı Uluslararası Altın Kirpi Gülmece Öyküsü Yarışması’nı 1976’da kazanan Mehmet Semih’in öyküleri var. Mehmet Semih, babası vefat edince okumaya devam edememiş, çalışmaya başlamış ama edebiyattan da kopmamış. Sonra kopmuş galiba, pek bir bilgi yok kendisi hakkında.
Öyküler var dedik. Bu öyküler gülmece öyküleri. Politik mizah. İşte fakirlik, politika, bunları veriyoruz, abuk durumlar yaratıp güldürüyoruz. Formül bu. Pek başarılı değil, türle yeni tanışacaklar için ideal. Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz gibi yazarların yanında değil de, bir tık altında diye düşünelim.
Dünyanın En Haksız Yere Dayak Yiyen Adamı Selâhattin Bey: Çata çuta girişiyorlar adama. Adam neden dayak yediğini bilmiyor, dayak atanlar neden dayak attıklarını bilmiyorlar. Kimi ırz düşmanı diyor, kimi namussuz diyor, kimi o civardaki bir sapığın bizim adam olduğunu sanıp girişiyor. Karakola gidiyorlar, anlaşılıyor ki aynı şekilde giyinmiş bir başkasını arıyorlarmış. Bizimki sanmışlar. Bu.
Müthiş Muhalif: Yeni kurulacak bir parti için muhalif arayışları. Kasabadaki herkes yeni partinin adamı, içlerinden bir muhalif çıkmıyor. Bunun hikâyesi. Sonra çıkıyor.
Hafif Sanayimiz Nasıl Kurulacak?: Jet Fadıl. İki kelimeyle özetlenebilir bir öykü.
Tüm Dertlilerin Dertlerine Çare Bulma Birleştirme ve Dayanışma Kurumu: Yolsuz iki arkadaşın bir ofis açıp milletin dertlerine derman bulma olayı. Böyle böyle parayı kırıp zengin oluyorlar. Bir de şu kısım ilginçti:
“(…) Zaten böyle bir teklif -dediği şey, yüz liraya bir hipinin sevgilisiyle yatmak- hipilerin canına minnetmiş. Kız arkadaşlarını geceliğine veriyorlarmış yüz papel karşılığında, o isteyen kimseye. Devlet kuşu konduğu zaman tam konmalıymış. Sonra da, ellerine geçen paranın son kuruşuna kadar yatırıyorlarmış esrara. Alemler yapıyorlarmış sabahlara değin. Hem, bi değişiklik düşüncesindeymiş çoğu…” (s. 37)
İki üç öykü daha var, böyle. Bir saatte bitirirsiniz.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
1966’da Aziz Nesin’in kazandığı Uluslararası Altın Kirpi Gülmece Öyküsü Yarışması’nı 1976’da kazanan Mehmet Semih’in öyküleri var. Mehmet Semih, babası vefat edince okumaya devam edememiş, çalışmaya başlamış ama edebiyattan da kopmamış. Sonra kopmuş galiba, pek bir bilgi yok kendisi hakkında.
Öyküler var dedik. Bu öyküler gülmece öyküleri. Politik mizah. İşte fakirlik, politika, bunları veriyoruz, abuk durumlar yaratıp güldürüyoruz. Formül bu. Pek başarılı değil, türle yeni tanışacaklar için ideal. Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz gibi yazarların yanında değil de, bir tık altında diye düşünelim.
Dünyanın En Haksız Yere Dayak Yiyen Adamı Selâhattin Bey: Çata çuta girişiyorlar adama. Adam neden dayak yediğini bilmiyor, dayak atanlar neden dayak attıklarını bilmiyorlar. Kimi ırz düşmanı diyor, kimi namussuz diyor, kimi o civardaki bir sapığın bizim adam olduğunu sanıp girişiyor. Karakola gidiyorlar, anlaşılıyor ki aynı şekilde giyinmiş bir başkasını arıyorlarmış. Bizimki sanmışlar. Bu.
Müthiş Muhalif: Yeni kurulacak bir parti için muhalif arayışları. Kasabadaki herkes yeni partinin adamı, içlerinden bir muhalif çıkmıyor. Bunun hikâyesi. Sonra çıkıyor.
Hafif Sanayimiz Nasıl Kurulacak?: Jet Fadıl. İki kelimeyle özetlenebilir bir öykü.
Tüm Dertlilerin Dertlerine Çare Bulma Birleştirme ve Dayanışma Kurumu: Yolsuz iki arkadaşın bir ofis açıp milletin dertlerine derman bulma olayı. Böyle böyle parayı kırıp zengin oluyorlar. Bir de şu kısım ilginçti:
“(…) Zaten böyle bir teklif -dediği şey, yüz liraya bir hipinin sevgilisiyle yatmak- hipilerin canına minnetmiş. Kız arkadaşlarını geceliğine veriyorlarmış yüz papel karşılığında, o isteyen kimseye. Devlet kuşu konduğu zaman tam konmalıymış. Sonra da, ellerine geçen paranın son kuruşuna kadar yatırıyorlarmış esrara. Alemler yapıyorlarmış sabahlara değin. Hem, bi değişiklik düşüncesindeymiş çoğu…” (s. 37)
İki üç öykü daha var, böyle. Bir saatte bitirirsiniz.