Son nefesini vereceği anı planlamak ürkütücüydü. Son seçenekti, karar vermişti.
Yüz bin duaya sığınmış, milyon kez direncini zorlamış, milyar kez hüsrana uğramış bir kadın pes etti!
Çare sözcüğünü kulakları artık duymuyor, alacağı vebale bin kere razı, boynu bükük, işkenceden uyuşmuş bedenini bir an önce teslim etmek istediği meleğe yalvarıyordu:
Gel, öleyim artık!
Birkaç saniye sonra vücudunun parçalara ayrılarak üzerine serileceği bahçe taşlarının üzerine sigarasını fırlattı. Karanlıkta aşağı süzülen kırmızı nokta yere değdi, bir anlık ateşten bir fıskiye yükseldi ve söndü.
Vakit tamamdı. Betondan bulut yarılıp içerisinden sızan yoğun, koyu gölge üzerine eğilip seslendi:
Geldim! Ah zavallı kadın sen ne yaptın?
Yardımsız bıraktınız beni! Niye ben? Bir insanın yaşamaması gereken ne varsa hepsini yaşadım. İyiler her zaman kazanacak diye yalan söylediler. Aşağılandım, yoruldum, aç kaldım, bütün çıkmaz sokakları bana verdiniz. Kaderimi siz çizdiniz!
Zamanın olmadığı bir mekânda, tüy kadar hafif ama demir yüklü, yaralı ruhuyla, sonsuza kadar derin hüzün ve şaşkınlıkla kalacağı yerde oturtuldu!
“İzle Muazzez” dedi yankılayan ses. “Bu senin cezan, izle! Eğer o gece ölümü seçmeseydin, inancınla yaşamında neler yaratabilecektin izle”
…Ve ambulansın sesi kırmızı harelerle bahçeye dağıldı. Sedye üzerine aldılar, hemşire seslendi:
Yaşıyor!
Muazzez, yukarıdan ağlayarak kendinin devam eden hayatını izledi.
İşime, sahip olduklarıma bir kere daha sıkı sıkı bağlandım, minnet duydum. İnsanlar bir lokma ekmek, bir yudum sevgi ve bir aile için ne savaşlar veriyor, ne yollardan geçiyor da bana altın tepside sunulmuş tüm imkanlar nasıl beni yoruyor, bunaltıp tüketiyor! Kendime kızdım, her cümlede sirkelendim, her biri tam da beklediğim, duymak istediğim sözcüklerle kurulmuştu. Sayın Ayşenur Yazıcı, yaşadığım acıların da sahip olduklarımın da aslında birer lütuf, nimet olduğunu bana iyiden iyiye gösterdi hem de ne tatlı, ne gerçek bir dille.
Dön Muazzez .. i içe işleyebilecek acıyı bu kadar elle tutulur tarif edebilecek izah izaha sahip değilim ancak yıktı geçti yaktı geçti diyebilirim .. gecenin bir saati boğazımdaki acıtan yumruyla yastığımı ıslatan gözyaşlarımla bitirdim kitabı .. ve her etkilendiğim cümlede Ayşenur Yazıcı’yı düşündüm andım nasıl bir ilhamdır bu, bunları yazan gerçekte nasıl bir insandır, ne nasıl yazdırtıyor bunları insana .. hele o tasvirler.. akıl alacak gibi değil bildiğiniz akıl oyunları..gerçekten çok merak ediyorum..
İnsanın kaderini yaşarken önüne çıkan seçenekleri görmemizi sağlıyor. Yazıcı’nın akıcı bir dille yazdığı bu kitabı sıkılmadan ve keyifle okuyacağınızı düşünüyorum.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
herkesin az çok yaşadığı bir duyguyu başarılı şekilde anlatmış yazar
birgünü anlatması enteresan fakat güzel bi kitap birgünde bitirdim.
İşime, sahip olduklarıma bir kere daha sıkı sıkı bağlandım, minnet duydum. İnsanlar bir lokma ekmek, bir yudum sevgi ve bir aile için ne savaşlar veriyor, ne yollardan geçiyor da bana altın tepside sunulmuş tüm imkanlar nasıl beni yoruyor, bunaltıp tüketiyor! Kendime kızdım, her cümlede sirkelendim, her biri tam da beklediğim, duymak istediğim sözcüklerle kurulmuştu. Sayın Ayşenur Yazıcı, yaşadığım acıların da sahip olduklarımın da aslında birer lütuf, nimet olduğunu bana iyiden iyiye gösterdi hem de ne tatlı, ne gerçek bir dille.
Dön Muazzez .. i içe işleyebilecek acıyı bu kadar elle tutulur tarif edebilecek izah izaha sahip değilim ancak yıktı geçti yaktı geçti diyebilirim .. gecenin bir saati boğazımdaki acıtan yumruyla yastığımı ıslatan gözyaşlarımla bitirdim kitabı .. ve her etkilendiğim cümlede Ayşenur Yazıcı’yı düşündüm andım nasıl bir ilhamdır bu, bunları yazan gerçekte nasıl bir insandır, ne nasıl yazdırtıyor bunları insana .. hele o tasvirler.. akıl alacak gibi değil bildiğiniz akıl oyunları..gerçekten çok merak ediyorum..
İnsanın kaderini yaşarken önüne çıkan seçenekleri görmemizi sağlıyor. Yazıcı’nın akıcı bir dille yazdığı bu kitabı sıkılmadan ve keyifle okuyacağınızı düşünüyorum.