Büyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın eş ve baba olarak portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali’yi yakından tanımamızı sağlıyor.“Bundan sonra hiç kimse sana benim kadar yakın olmayacak. Beraber Almanca öğreneceğiz, ben İngilizce öğrenmek istiyorum, beraber İngilizce dersi alacağız, ben kitaplar tercüme edeceğim, bunları beraber okuyacağız, neşeli ve kederli olacağız, ne olursa olsun, bütün bunlar hep beraber, hep ikimizin iştirakiyle olacak ve başka hiç kimse karışmayacak.”Tarihsiz bir mektuptan“Sen nasılsın? Keyfin yolunda mı? Sevgilim, Filiz’im nasıl? Onun bir fotoğrafçıda, hiç olmazsa vesikalık bir resmini çıkartıp gönder. Kendinin de bir resmini yolla. İkinizi de fevkalade göreceğim geldi.” (24. VIII. 1944 tarihli mektuptan)
İnsanın sevdiğine ve ailesine yazdığı mektupları okurken ruhen nasıl çıplak olduğunu görüyoruz. Sabahattin Ali gerek nişanlılık, gerek evlilik ve gerekse baba olduktan sonraki 13 yıla yakın dönem içerisinde, duyduğu sevgi ve sorumluluk nedeniyle sahiplenici, dar zamanlarında kaygılı ama çözüm arayışı hiç bitmeyen, umudu tükenmeyen bir koca ve baba olmuş. Mektupların okura hissettirdiği samimiyet bambaşka.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
En merak ettiğim Sabahattin Ali eseri beğenirim umarım
Özel hayatına dair izlenimlere sahip olacağımız güzel eserlerinden biri
Mektup türünün bu güzel örneğinde usta yazarımızın aşina olmadığımız yönlerini gördüm.
Sabahattin Ali’nin eşine yazdığı mektuplar… Duygulanmamak elde değil.
İnsanın sevdiğine ve ailesine yazdığı mektupları okurken ruhen nasıl çıplak olduğunu görüyoruz. Sabahattin Ali gerek nişanlılık, gerek evlilik ve gerekse baba olduktan sonraki 13 yıla yakın dönem içerisinde, duyduğu sevgi ve sorumluluk nedeniyle sahiplenici, dar zamanlarında kaygılı ama çözüm arayışı hiç bitmeyen, umudu tükenmeyen bir koca ve baba olmuş. Mektupların okura hissettirdiği samimiyet bambaşka.