Cezanne’ın gençlik arkadaşı, izlenimcilerin sadık savunucusu ve Manet’in dostu olan Zola, bu eserinde İkinci İmparatorluk Döneminde ve Üçüncü Cumhuriyet’in ilk yıllarında resim dünyasında tartışılan sorunları, kendi yaşadığı deneyimlerle, ilk elden anlatıyor. Başyapıt, aynı zamanda sanat tarihinin ünlü olayı “Reddedilenler Salonu“ meselesini konu edinmesiyle de öne çıkmaktadır. 1863 yılında, üç binin üzerinde eser, Paris’in en prestijli resim sergisi olan “Paris Salonun’na kabul edilmemiştir. Böyle önemli bir olaya getirdiği değerli tanıklık bir yana, Başyapıt aynı zamanda bir sanatçının trajedisini de gözler önüne serer: Claude Lantier, mutlak güzellik hayalleri kuran, “her şeyi görmek ve herşeyi resmetmek, Louvre Müzesi’nin ağzını açık bırakacak bir dizi tablo yapmak“ isteyen bir ressamdır. Ne var ki çağın anlayışsızlığı karşısında, mutlakiyet hayalleri yerini hayal kırıklığına bırakacaktır ve resim kariyerine Manet gibi başlayan Claude’un sonu, Van Gogh’unkine eşdeğer olacaktır.
Arkadaşım için almıştım, çok beğendiğini, Cézanne’yi tanımak için iyi bir kaynak olduğunu söyledi. Zola’nın Germinal isimli kitabını da okumanızı tavsiye ederim, çağının gerçeklerini çok iyi işlemiş, oldukça başarılı bir yazar.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
Arkadaşım için almıştım, çok beğendiğini, Cézanne’yi tanımak için iyi bir kaynak olduğunu söyledi. Zola’nın Germinal isimli kitabını da okumanızı tavsiye ederim, çağının gerçeklerini çok iyi işlemiş, oldukça başarılı bir yazar.