AŞK ÖLÜMCÜL BİR HÜLYADIR“sevdaya dair coşkun hislerle başlayan bu mektuplar, ayrılığa ve hüzne dair dipnotlara dönüştü… Ayrılık ve hüzün karşısında çaresiz kalıyor insan. Yine de “yarın” söylemek istediklerin nelerdir, doğrusu merak ediyorum. Korkuyorum da. Senin korkuların belki de “yarın” sona erecek ve sen “başımın tatlı belası” yine beni korkular içinde bırakacaksın. Dün seni tanıyalı bir yıl olmuş.. Onu fark ettim, bir dilek tuttum senin için. Denizler için.. Takvim yapraklarına düştüğüm notlara ilişti gözlerim: Geçmiş günlerin buluşmaları, konuşulmuş ufak tefek şeyler, utangaçlıklar, kavuşmalar, parazitlerle bölük pörçük ama bitmesi istenmeyen telefon konuşmaları, hediyeler, kaçamaklar, kurutulmuş güller, deniz yosunlu mektuplar, hasretler, kavuşmalar, kaçıp giden vapurlar, uzaktan yolcuları gözleyen kız kulesi, deniz kuşları, yağmurlu İstanbul sabahları, Yakacık’a giden karlı yollar, Ayazma’nın bahar çiçekleri, mor salkımlı çay bahçeleri, erguvanî aşklar…” 26 Kasım, Pazar, 95Bugüne kadar en fazla tarif edilmeye çalışılan bir kavram olarak durur aşk. Kah kilim dokuruz aşkımızı anlatmak için kah bir sevgi kurbanı olan papatya tercüman olur hislerimize. En güzel türkülerde, şiirlerde bir de aşk hikayelerinde dinler ve dinledikçe de kendimizden bir şeyler bulmanın verdiği heyecanla dalar gideriz. Bahara yeminli bir gül dalı gibi bizimde bir yerlerimize aşk değmiştir. Ferhat’ın, Kerem’in, Aslı’nın öyküleri bir sembol olmuştur sevenlere. Ne Ferhat gibi dağları delmişizdir, ne Kerem gibi yanmışızdır ama sevdiğimize anlatabildiğimiz en güzel aşk hikayeleri olarak yer etmiştir içimizde. Yusuf Çağlar da üniversite yıllarında tanışır aşkla. Tarifsiz ve benzersiz duyguları bile kelimelere dökerek aşkını yazılarda dillendirir. Şiirsel bir anlatım ve duygu yoğunluğu içinde sevgiliye yazılan mektuplardan oluşan bu kitap; Dağıstan Çetinkaya’nın nahif çizgileriyle renklenmiş.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)