12 Eylül adaleti, sadece bütün ülkeye yayılmış zulüm toplamını meşrulaştırması ve ona uygun yasal kılıf hazırlaması ile değil; sadece yığınların sindirilmesinde yüklendiği tartışılmaz rolle değil; aynı zamanda kendinden sonra örgütlenen adalet mekanizmasını da yoğurup şekillendirdiği için kapsamlı bir biçimde incelenmeyi hak ediyor.Ertuğrul Mavioğlu, 12 Eylül hesaplaşması dizisinin ikinci kitabı olan ‘Apoletli Adalet’te, dönemin hakim ve savcılarının tanıklığına başvuruyor. 12 Eylül adaletinin bizzat uygulayıcısı olanlar, yaşananların ‘emir adaleti’ olduğunu anlatırken, ‘hukuktan yana’ tavır almaya çalışan savcı ve hakimlerin başına gelenlerin, ‘adalet camiasına’ boyun eğdirmekte işlev yüklendiği bugün daha net görülüyor.‘Apoletli Adalet’te anlatımlarına yer verilen avukatların, cuntanın kurduğu askeri mahkemelerde nasıl sürekli itilip kakıldıklarını, tehdit edildiklerini, sürgüne gönderildiklerini, yaptığı savunma hoşa gitmezse hapse bile tıkıldıklarını öğrendikçe insan, tüm bu yaşananların Kafka’nın ünlü eseri ‘Dava’ ile benzerlikleri karşısında şaşkınlığa düşebilir.Kitapta, cunta mahkemelerinde yargılananların anlatımlarından yola çıkılarak, sorguda, cezaevinde ve mahkeme salonlarında, günün 24 saati hüküm süren işkence karşısında omuzları sırmalı adalet görevlilerinin neden üç maymunu oynadıkları da sorgulanıyor. Onlar duyarsızlar çünkü, tarihteki en güçlü idolü engizisyon olan 12 Eylül adaleti, gerçekte ‘işkence adaleti’nden başka bir şey değil..
Ertuğrul Mavioğlu’dan, “Asılmayıp Beslenenler”den sonra yine tüyleriniz diken diken olarak okuyacağınız bir 12 Eylül hesaplaşması. Yazar bu kitabında 12 Eylül mahkemelerinde görev yapan hakim, savcı ve avukatların anılarına yer vererek oluşturmuş kitabını. İşkenceler altında alınan ifadelere dayanılarak istenen idam cezaları ve infazlar. Sırf kafiye olsun diye 125. maddeden 125 idam, 146. maddeden 146 idam istemleri, hakimlerin, savcıların önünde dövülen mahkumlar, ifadesi bile alınmadan aylarca cezaevlerinde tutulan kişiler, dışkı yedirilen köylüler… hepsini bu kitapta ayrıntıları ile bulabilmek mümkün. Darbeci generaller hakkında iddianame oluşturan Savcı Sacit Kayasu’nun nasıl avkatlık dahi yapamayacak biçimde meslekten ihraç edildiğini de yine kitapta ayrıntıları ile bulabilirsiniz. Ancak yazar sadece sol görüşlü mahkumların davalarıyla ilgili konuları yazmış. Sağ görüşlü mahkumların davalarına da değinilmeliydi. Kitaptaki şu söz de sanki kitabın anlatmak istediğinin özeti mahiyetinde; askeri müzik ne kadar müzikse, askeri adalet de o kadar adelettir.
12 Eylül 1980 Türkiye tarihindeki bir dönüm noktası. Bu döneme ilişkin elimizde bulunan kaynaklar ve resmi belgelerin bazıları gizlilik içinde tutulmaya devam ederken, bazıları da çeşitli sebeplerden dolayı ortadan kaybolmuş durumda. Ertuğrul Mavioğlu´nun gazetecilik başarısı olarak değerlendirilebilecek bu kitap, Türkiye coğrafyasının en yakıcı yakın geçmiş olaylarından biri olan 12 Eylül´e belgelerle ışık tutuyor. Kitapta anlatılan olaylar, sıkıyonetim döneminde ve daha sonrasındakı cunta sürecinde insanlık onurunun nasıl ayaklar altına alındığı, baskıcı ve antidemokratik kurumların nasıl yaşama geçirildiği ve ülkenin büyük kısmına sirayet eden sindirme politikasının nasıl gerçekleştirildiği konusunda etkileyici örneklere sahip. “Asılmayıp Beslenenler” kitabıyla büyük ilgi toplayan Mavioğlu´nun bu kitabı, yakın geçmişimizin bu önemli olayıyla ilgilenen geniş bir okuyucu kitlesine hitap ediyor. Kitabın dili ve anlatımıysa sade ve akıcı.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Ertuğrul Mavioğlu’dan, “Asılmayıp Beslenenler”den sonra yine tüyleriniz diken diken olarak okuyacağınız bir 12 Eylül hesaplaşması. Yazar bu kitabında 12 Eylül mahkemelerinde görev yapan hakim, savcı ve avukatların anılarına yer vererek oluşturmuş kitabını. İşkenceler altında alınan ifadelere dayanılarak istenen idam cezaları ve infazlar. Sırf kafiye olsun diye 125. maddeden 125 idam, 146. maddeden 146 idam istemleri, hakimlerin, savcıların önünde dövülen mahkumlar, ifadesi bile alınmadan aylarca cezaevlerinde tutulan kişiler, dışkı yedirilen köylüler… hepsini bu kitapta ayrıntıları ile bulabilmek mümkün. Darbeci generaller hakkında iddianame oluşturan Savcı Sacit Kayasu’nun nasıl avkatlık dahi yapamayacak biçimde meslekten ihraç edildiğini de yine kitapta ayrıntıları ile bulabilirsiniz. Ancak yazar sadece sol görüşlü mahkumların davalarıyla ilgili konuları yazmış. Sağ görüşlü mahkumların davalarına da değinilmeliydi. Kitaptaki şu söz de sanki kitabın anlatmak istediğinin özeti mahiyetinde; askeri müzik ne kadar müzikse, askeri adalet de o kadar adelettir.
12 Eylül 1980 Türkiye tarihindeki bir dönüm noktası. Bu döneme ilişkin elimizde bulunan kaynaklar ve resmi belgelerin bazıları gizlilik içinde tutulmaya devam ederken, bazıları da çeşitli sebeplerden dolayı ortadan kaybolmuş durumda. Ertuğrul Mavioğlu´nun gazetecilik başarısı olarak değerlendirilebilecek bu kitap, Türkiye coğrafyasının en yakıcı yakın geçmiş olaylarından biri olan 12 Eylül´e belgelerle ışık tutuyor. Kitapta anlatılan olaylar, sıkıyonetim döneminde ve daha sonrasındakı cunta sürecinde insanlık onurunun nasıl ayaklar altına alındığı, baskıcı ve antidemokratik kurumların nasıl yaşama geçirildiği ve ülkenin büyük kısmına sirayet eden sindirme politikasının nasıl gerçekleştirildiği konusunda etkileyici örneklere sahip. “Asılmayıp Beslenenler” kitabıyla büyük ilgi toplayan Mavioğlu´nun bu kitabı, yakın geçmişimizin bu önemli olayıyla ilgilenen geniş bir okuyucu kitlesine hitap ediyor. Kitabın dili ve anlatımıysa sade ve akıcı.