1912 Nisan'ında derin sulara gömülmekte olan Titanik'in talihsiz yolcuları arasında takma isimle bir Türk yolcu da vardır. Canını kurtarmaktan çoktan ümidi kesmiş olan bu yolcu, elindeki zarfı sahibine ulaştırmanın derdine düşmüştür. Denize inen son filikadaki bir kadına hayatta kalırsa üzerindeki adrese postalanmak üzere teslim eder zarfı.Türk milletinin geleceğini değiştirecek bilgiler içeren bu zarfın alıcı kısmında yazılı olan isim, o zamanın genç bir zabitine, Mustafa Kemal'e aittir. Zorlu bir yolculuktan sonra zarf Mustafa Kemal'in eline geçer. Bu arada İstiklal Savaşı kazanılmış, Türk halkı alabildiğine hürdür. Vasiyetini zarftaki gizli bilgiler ışığında yazan Atatürk, huzur içinde yumar gözlerini. Seneler geçer ve 2006'da film tekrar dönmeye başlar. Cumhurbaşkanı ve Genel Kurmay Başkanı, Mustafa Kemal'in asıl mezarının bulunduğu mekanda; içlerinde Türkiye'nin tüm illerinden getirilen toprakların bulunduğu pirinç vazoların yanına içi toprak dolu yeni bir vazo bırakırlar. Bu esrarengiz ziyaretten iki gün sonra genç bir kız Anıtkabir'e gelir ve Atatürk'ün mozalesine bir kolye yerleştirir. Tüm bunlar olurken uzaklardaki bilinmez ve gizli güçler de boş durmamakta, Atatürk'ün cansız bedenini ele geçirme planları yapmaktadırlar...
Aslında pek de iyi bir kitap değil. Kurgu iyi sayılır. Anlatım iyi, fakat benzer romanlara göre kitap sönük kalıyor… Kitabın bir eksilerinden de imla hatalarının fazla olmamasına rağmen bazen can sıkıcı bir durum olması… Okunması kolay, sıkmayan bir gidişata sahip. Ama bütün bunlara rağmen yine de okunabilir nitelikte bir kitap…
metal fırtına serisinin devamı niteliğinde olan bu romandada hayal gücü sınırları zorluyor. ama ozellikle fırtınanın ikinci kitaplarından çok daha iyi bir dille yazılmış olduğu kanatındeyım. ama yinede bu seri bana sanki aynı evde yaşayan insalrın geyik yaparken ortaya attıkları komplo teorileri olmaktan öteye geçemeyecekmiş gibi geliyor. yinede meraklıları için kolay okunan ve bir defada biten bir roman.
Konu itibariyle bence Metal Fırtına ile beraber yazılan en harika siyasi kurgu romanlarından. Aslında bu romanda anlatılmak istenen Atatürkün dünyada eşine az rastlanır bir lider oluşu. Organ nakli ve gen haritası alanında dünyanın önde gelen şirketlerinden biri Dünyanın yönetimini ele geçirmek amacıyla geçmişe damgasını vuran önemli kişlerin genetik özelliklerini çalarak kendine yeni bir dünya lideri yaratmak istemektedir. Bunun için 20.asırda ileriyi en net biçimde görebilmiş ve ilkeleriyle halen gönüllerde ve akıllarda yaşamayı başarabilmiş bir dünya lideri aranmaktadır. Yapılan incelemeler sonucunda önce Einstein ve Edison ele alınmış, ancak bilim dünyasında bu ikisinin bazı teorileri çok zaman geçmeden çürütüldüğü ve ikisi de çocukluk çağlarında algılama bozuklukları yaşadığı, özellikle de Einstein gibi bir Yahudi’nin klonlanmasının Hristiyanların nezdinde büyük bir Yahudu Aleytarı (antisemitik) tepkilere sebep olacağı düşünülerek bu ikisinden vaz geçilmiştir. Ardından sıra Lenin’e gelir, ancak ilkelerinde büyük tutarsızlıklar olduğu, hayattayken Sovyetler Birliğinin her sokağına, caddesine anıtları dikildiği halde ölümünden sonra bir tanesinin bile kalmadığı ve halkının onu lanetle andıkğı düşünülerek ondan da vaz geçilir. En son Atatürk değerlendirilir. Bu kişi barışcıl siyasetiyle sadece Türk Milletinin değil, dünyanın beğenisini kazanmıştır. Ayrıca kurduğu Türkiye Cumhuriyeti halkının çoğunluğu Müslüman bir devlet olarak halen bugün bile onun evrensel ilkeleriyle ve demokratik yaşam tarzıyla kendi diğer Müslüman ülkeler için model teşkil etmektedir. O halde doğru seçim Atatürk olmalıdır ve onun cesedinden bir parça alabilmek için Anıtkabir’de gerekli operasyonlar hemen düzenlenmelidir.Teknik açıdan değerlendirmek gerekirse kitapta olayların kurgu ve tasvirini bozmayan uzun ve açıklayıcı cümleler kullanılırken kelimeler büyük bir ustalıkla seçilmiş. Atatürk’ün son nefesini verdiği anlar ve ardından Salih Bozok’un intiharı öyle muazzam ve abartısız bir hayal gücüyle kurgulanmış ki okuyucunun kendisini olayların akışına kaptırıp sanki o an Atatür’kün yanındaymış gibi hissetmemesi mümkün değil.
metal fırtınanın devamı olabilir ama ilkleri gibi heyecanlı değildi. sona denk gelmesinden kaynaklanıyor olabilir bu furyanın bence artık suyu çıkmıştı komplo teorilerinin. kitabı okurken gerçek kişilerle alakası yoktur yazısı bizi tatmin etmiyor sürekli acaba o kim bu kim diyerekten siz de teoricikler içinde gidip geliyorsunuz..meraklıları için okunabilir nitelikte.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Aslında pek de iyi bir kitap değil. Kurgu iyi sayılır. Anlatım iyi, fakat benzer romanlara göre kitap sönük kalıyor… Kitabın bir eksilerinden de imla hatalarının fazla olmamasına rağmen bazen can sıkıcı bir durum olması… Okunması kolay, sıkmayan bir gidişata sahip. Ama bütün bunlara rağmen yine de okunabilir nitelikte bir kitap…
metal fırtına serisinin devamı niteliğinde olan bu romandada hayal gücü sınırları zorluyor. ama ozellikle fırtınanın ikinci kitaplarından çok daha iyi bir dille yazılmış olduğu kanatındeyım. ama yinede bu seri bana sanki aynı evde yaşayan insalrın geyik yaparken ortaya attıkları komplo teorileri olmaktan öteye geçemeyecekmiş gibi geliyor. yinede meraklıları için kolay okunan ve bir defada biten bir roman.
Konu itibariyle bence Metal Fırtına ile beraber yazılan en harika siyasi kurgu romanlarından. Aslında bu romanda anlatılmak istenen Atatürkün dünyada eşine az rastlanır bir lider oluşu. Organ nakli ve gen haritası alanında dünyanın önde gelen şirketlerinden biri Dünyanın yönetimini ele geçirmek amacıyla geçmişe damgasını vuran önemli kişlerin genetik özelliklerini çalarak kendine yeni bir dünya lideri yaratmak istemektedir. Bunun için 20.asırda ileriyi en net biçimde görebilmiş ve ilkeleriyle halen gönüllerde ve akıllarda yaşamayı başarabilmiş bir dünya lideri aranmaktadır. Yapılan incelemeler sonucunda önce Einstein ve Edison ele alınmış, ancak bilim dünyasında bu ikisinin bazı teorileri çok zaman geçmeden çürütüldüğü ve ikisi de çocukluk çağlarında algılama bozuklukları yaşadığı, özellikle de Einstein gibi bir Yahudi’nin klonlanmasının Hristiyanların nezdinde büyük bir Yahudu Aleytarı (antisemitik) tepkilere sebep olacağı düşünülerek bu ikisinden vaz geçilmiştir. Ardından sıra Lenin’e gelir, ancak ilkelerinde büyük tutarsızlıklar olduğu, hayattayken Sovyetler Birliğinin her sokağına, caddesine anıtları dikildiği halde ölümünden sonra bir tanesinin bile kalmadığı ve halkının onu lanetle andıkğı düşünülerek ondan da vaz geçilir. En son Atatürk değerlendirilir. Bu kişi barışcıl siyasetiyle sadece Türk Milletinin değil, dünyanın beğenisini kazanmıştır. Ayrıca kurduğu Türkiye Cumhuriyeti halkının çoğunluğu Müslüman bir devlet olarak halen bugün bile onun evrensel ilkeleriyle ve demokratik yaşam tarzıyla kendi diğer Müslüman ülkeler için model teşkil etmektedir. O halde doğru seçim Atatürk olmalıdır ve onun cesedinden bir parça alabilmek için Anıtkabir’de gerekli operasyonlar hemen düzenlenmelidir.Teknik açıdan değerlendirmek gerekirse kitapta olayların kurgu ve tasvirini bozmayan uzun ve açıklayıcı cümleler kullanılırken kelimeler büyük bir ustalıkla seçilmiş. Atatürk’ün son nefesini verdiği anlar ve ardından Salih Bozok’un intiharı öyle muazzam ve abartısız bir hayal gücüyle kurgulanmış ki okuyucunun kendisini olayların akışına kaptırıp sanki o an Atatür’kün yanındaymış gibi hissetmemesi mümkün değil.
metal fırtınanın devamı olabilir ama ilkleri gibi heyecanlı değildi. sona denk gelmesinden kaynaklanıyor olabilir bu furyanın bence artık suyu çıkmıştı komplo teorilerinin. kitabı okurken gerçek kişilerle alakası yoktur yazısı bizi tatmin etmiyor sürekli acaba o kim bu kim diyerekten siz de teoricikler içinde gidip geliyorsunuz..meraklıları için okunabilir nitelikte.
‘vay be neler yapılıyormuş öyle bizim ülkede’ demek için okunabilecek bir kitap.. kendi türleri içinde orta halli güzellikte denilebilir..