Şiir, belagat'ın yazınsal fotoğrafıdır. Şair, bu fotoğrafı çekerken, salt sözcüklerden yararlanmaz. Aynı zamanda nesne'nin, kavram'ın ve en önemlisi idrak'ın detaylarını fotoğraflar. Fotoğraf, şiire an'ın donması olarak durdurulmuş en küçük zaman dilimi olarak taşınır. Bu nedenle şiirsel içerik genişledikçe çağrışımlarını çoğaltarak yaygınlaştırmak için salt ontolojik olmasa da, bir içhuzursuzluk olarak poetik ve folklorik ritimlerin bütün zenginliklerinden yararlanmak gerekir. Şair için tarihle ilişki kurmak tam da bu noktada başlar. İşte, bu farkındalık sürecinde çağrışımların zenginleştirdiği yazınsal dizge, metaforlara yaslandıkça şiirselleşir. Yazınsal dizgenin şiirselleşmesi, eğer ritmin ve idrak'ın fotoğrafını çekebiliyorsa, artık görüntülerin seslerle buluştuğu bir harmoniden bahsedebilir. İşte şiir tam burada fotoğrafla buluşup, sonsuzlaşır. Buradaki sorunsal, fotoğrafik şiir olarak çözümlenmeye çalışılmıyor. Tam tersi, (bu tanımlamadan özellikle uzak durularak) şiirle fotoğrafın ortak bir düzlemde buluşarak; şiirin ritm'e, melodi'ye ve imge'ye yaslanan temel kıstaslarının görüntülerle zenginleşmesi kastediliyor. Böylece görüntülerle beslenmiş bir söyleyiş ortaya konmuş oluyor. Şiirin fotoğrafla buluştuğu bu an, damarın neşterle buluştuğu an gibidir. Tanımsız bir risk ve ulaşılmaz bir haz içerir.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)