Ahmet AytaçAhmet Aytaç içimizden biri. Hani şu en çok edebiyatı yapılan fakat bir türlü gerçeği idrak edilemeyen, edilmeyen Anadolu Türk insanlarından biri. Anadolu'nun kuş uçmaz, kervan geçmez köylerinden birinde doğar. (1960, Aksaray, Sultan Hanı). Gençliğini 12 Eylül cuntacılarıyla, zindanlarına teslim edeceği neslin kurbanlarından biri olacağının farkına varmadan yüzlerce Türk gencinin kaderini paylaşmak zorunda kalır. Gerçi kurban olduğunun farkında değildir ama, farkında olduğu bir şey vardır o da, bu günün Türkiye'sinin habercisi olan Türk insanına düşmanlıkta iblise taş çıkartan bir kinle saldıran Batı Emperyalizmi'nin yerli uşaklarına karşı çıkma gerekliliğidir. Aytaç böyle düşünür, fakat onu yolunun sonunda o iğrenç uşakların kurmuş olduğu tuzaklar beklemektedir. 24 yıl ağır cezaya mahkum edilir. Bilfiil 9 yıl Çanakkale E Tipi cezaevinde olmadık acı ve ızdıraplara katlanarak yatar. Bir o kadarını da hapishaneden çıktıktan sonra. Epey bir zaman Türkiye Milli Gazete, Yeni Düşünce, Vahdet, Bayrak gazeteleriyle, Türk Edebiyatı, Boğaziçi, Mavera, Bizim Ocak, Birliğe Çağrı ve Genç Alperen dergilerinde yazı yazan Ahmet Aytaç, en sonunda bu ülkeyi terk etmek zorunda kalır. Kendi uzaklarda, yüreği bu ülke için çarpan Aytaç ilk baskısını "Hazine Adası" adıyla yayımladığı "Gün Doğmadan" adını taşıyan bu romanında, özellikle '80 kuşağının içinde bulunduğu çelişkileri, acıları, umutlarla, umutsuzlukları anlatmaktadır. Hiç şüphesiz Gün Doğmadan'da kendimizden bir şeyler, kendi gerçeklerimizin acımasızlığı yeralmakta.Bu acımasız gerçeklerle yüzyüze gelmeye hazır mısınız?
Kitap Yorumları - (0 Yorum)