"(...) İşte, bizim kaplamaları söktüğümüz, harabeleri yıktığımız, gelinlik sandıkları parçaladığımız, marsık hasretiyle kapkara karardığımız günlerde işlenen bir cinayeti bugün mahkeme salonunda dinlerken, dışarda baharın, Postane'nin yan yollarından birinde kedi yavruları güzelliği ve sevimliliği ile oynaştığını görüyor, hemen hemen bu cinayeti bir film seyreder gibi seyre hazırlanıyordum.""Bu Senenin Meşhur Karakışı Cinayeti" adlı yazıdanKalemini yontup açtıktan sonra öpecek kadar yazıya bağlı olan Sait Faik Abasıyanık hayatı boyunca yazdı. Öykü, şiir, roman yazmadığı zamanlarda çeşitli dergilere, gazetelere yazılar yazıyordu. Bu kitapta yer alan 26 yazıyı Haber gazetesinin "Mahkemelerde" adlı sütunu için 1942'de kaleme almıştı.Mahkeme kapılarında sürüp giden dramlarda, gülünç olaylarda, sıradan davalarda yine insanı bulup çıkaran Sait Faik'in yazıları okurun damağında gerçek bir öykü lezzeti bırakıyor.
Mahkeme kapılarında sürüp giden dramlarda, gülünç olaylarda, sıradan davalarda yine insanı bulup çıkaran Sait Faik’in yazıları okurun damağında gerçek bir öykü lezzeti bırakıyor.
Sait Faik’in sade ve tadına doyulmaz üslubu ile Mahkeme muhabirliği yıllarından kalma Mahkemelerde tanık oldukları anlatılıyor. En ilginci de altmış yılda mahkemelerde taraflardan başka çok fazla bir şeyin değişmemiş olması.
1942 baharındaki, birbirinden bağımsız duruşmaların yer aldığı, yer yer güldüren, kimi zaman üzen, çoğu zamansa düşündüren gözlemlerin sade bir dille anlatıldığı bu kitap, adli sistemde ve sosyal hayatta, aradan geçen 72 senede ne yazık ki bir çok şeyin pek de değişmediğini gösteriyor.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Bütün eserleri gibi bu eserini de çok beğendik
Mahkeme Kapısı’nı benim gözümde güzel yapan nokta ise her zamanki gibi Abasıyanık’ın gerçekçi anlatımı ve asla kaybetmediği mizahı
Mahkeme kapılarında sürüp giden dramlarda, gülünç olaylarda, sıradan davalarda yine insanı bulup çıkaran Sait Faik’in yazıları okurun damağında gerçek bir öykü lezzeti bırakıyor.
Sait Faik’in sade ve tadına doyulmaz üslubu ile Mahkeme muhabirliği yıllarından kalma Mahkemelerde tanık oldukları anlatılıyor. En ilginci de altmış yılda mahkemelerde taraflardan başka çok fazla bir şeyin değişmemiş olması.
1942 baharındaki, birbirinden bağımsız duruşmaların yer aldığı, yer yer güldüren, kimi zaman üzen, çoğu zamansa düşündüren gözlemlerin sade bir dille anlatıldığı bu kitap, adli sistemde ve sosyal hayatta, aradan geçen 72 senede ne yazık ki bir çok şeyin pek de değişmediğini gösteriyor.